BÖBREK HASTALIKLARI: TEMEL BİLGİLER
Böbrek hastalıkları: Temel bilgiler dersi (4 Aralık 2018)
Bu bölüm 3 kısımlar oluşmaktadır.
1.Böbrekler hakkında temel bilgiler
2.Sık görülen hastalıklar/kavramlar
3.Araştırma önerileri
BÖBREKLER HAKKINDA TEMEL BİLGİLER
Böbrekler retroperitoneal bölgede bulunan her biri yaklaşık 120-150 gram ağırlığında olan organlardır. Böbreğin makroskopik incelemesinde en dışta fibröz bir kapsül, kapsülün altında korteks ve en içte medülla bulunur. Her iki böbrekte yaklaşık 2.000.000 nefron vardır ve her nefron tek başına idrar yapma yeteneğine sahiptir. Bir nefron temel olarak iki kısımdan oluşur:
1)Sıvının kandan filtre olduğu bir glomerül
2)Filtre edilmiş sıvının sonunda idrara dönüştüğü uzun, yer yer kıvrımlı bir tübül.
Kortekste glomerüller, proksimal ve distal tübülüsler ve dış korteksteki nefronların Henle kulpları bulunur. Medüllada ise toplayıcı kanallar, Henle kulpları ve vasa rectalar bulunur. Medüllada bulunan toplayıcı kanallar sırasıyla küçük kaliks, büyük kaliks ve pelvise açılır
Böbreğin idrar oluşumu dışında da birçok fonksiyonu vardır (Tablo 1).
Tablo 1.Böbreğin temel fonksiyonları
1.VÜCUT SIVI VE ELEKTROLİT DENGESİNİN KORUNMASI: Su, sodyum, potasyum, hidrojen, bikarbonat, kalsiyum, fosfor, magnezyum…..
2.METABOLİK ARTIK ÜRÜNLERİN ATILIMI: Üre, ürik asit, kreatinin…
3.İLAÇLAR, TOKSİNLER VE METABOLİTLERİNİN DETOKSİFİKASYONU VE ATILIMI
4.EKSTRASELLÜLER SIVI HACMİ VE KAN BASINCININ HORMONAL DÜZENLENMESİ
Renin-anjiotensin sistemi
Renal prostaglandinler
Renal kallikrein-kinin sistemi
5.HORMON ÜRETİMİ VE METABOLİZMASINA KATKI: Eritropoietin, D vitamini…
6.PEPTİT HORMONLARIN YIKIMI: İnsülin, glukagon, parathormon, kalsitonin, büyüme hormonu…
7.KÜÇÜK MOLEKÜL AĞIRLIKLI PROTEİNLERİN YIKIMI: Hafif zincirler, beta2-mikroglobülin…
8.METABOLİK ETKİ: Glukoneogenez, lipid metabolizması…
Bu bölümde öncelikle nefronun temel yapısı ve işlevleri, renal kan akımı ve basınçlar anlatılacak daha sonra kısaca idrar oluşumu ve içerdiği maddelerden bahsedilecektir.
Nefronlar böbrek dokusu içinde ilerledikleri derinliğe göre ikiye ayrılırlar:
1)Kortikal nefronlar
2)Jukstamedüller nefronlar (Tüm nefronların yaklaşık 1/5 ila 1/3’üdür); medüllanın derinlerine inen uzun ince segmentleri vardır.
Glomerüle arteriyel kan afferent arteriyol aracılığıyla gelir ve efferent arteriyol aracılığıyla terkeder. Glomerül birbirine paralellik gösteren, birbirleriyle anastomozları olan ve epiteliyal hücrelerle kaplı kapillerlerden oluşan bir yumaktır ve Bowman kapsülü adı verilen bir yapı içinde yer alır. Glomerül içindeki kan basıncı sıvının Bowman kapsülü içine filtre olmasını sağlar ve bu sıvı böbreğin kortikal kısmında yer alan proksimal tübül içine ilerler. Bu sıvı proksimal tübülden sonra böbreğin derin medüller kısmında bulunan Henle kulpuna doğru ilerler. Her Henle kulpu inen ve çıkan bölüm olmak üzere ikiye ayrılır. Henle kulpundan sonra sıvı sırasıyla distal tübüle ve kortikal toplayıcı kanala iletilir. Toplayıcı kanallar tübüler sistemi izleyerek sonunda renal papillaların uçlarından ve renal kaliksler aracılığıyla renal pelvise açılırlar.
Böbreğin tüm tübüler sistemi çevresinde peritübüler kapiller ağ vardır. Bu kapiller sisteme kan efferent arteriyolden, yani glomerülden daha önce geçmiş kandan gelir. Peritübüler kapiller ağın önemli bir bölümü kortekste olmakla birlikte vasa recta adı verilen uzantılarla Henle kulpunun derindeki kısımlarına da eşlik ederler.
Yukarda da belirtildiği gibi nefronda iki kapiller yumak vardır:
1) Glomerül
2) Peritübüler kapillerler.
Glomerüler sisteme kan afferent arteriyolden, peritübüler kapiller sisteme ise efferent arteriyolden gelmektedir. Bu nedenle glomerüler kapiller sistem yüksek basınçlı yatak, peritübüler sistem ise düşük basınçlı yatak olarak adlandırılır.
Vasa rectalardan geçen kan ise tüm renal kan akımının % 1-2’sidir ve medüller kan akımı çok yavaştır. Vasa recta konsantre idrar oluşumu açısından çok önemlidir.
Jukstaglomerüleraparat:Afferent arteriyol, efferent arteriyol, distal tübülüsün arterlere komşu kısmı (makula densa) ve mezangiumda bulunan Polkissen hücrelerinden oluşur. Zengin bir sinir ağına sahiptir ve birçok böbrek fonksiyonunun düzenlenmesinde önemli rol oynar.
NEFRONLARIN TEMEL İŞLEVLERİ:Nefronun temel işlevi istenmeyen maddeleri böbrek içinden geçtiği süre içinde plazmadan temizlemektir. Bunun için etkili olan temel mekanizmalar:
1)Glomerüler filtrasyon:Glomerüldeki kanın plazmasının önemli bir bölümünü (genellikle 1/5’ini) glomerüler membrandan tübüler sistem içine filtre eder.
2)Tübüler reabsorpsiyon:Bu filtre edilen sıvı tübüllerde seyrederken başta su olmak üzere gereken maddeler peritübüler kapiller ağdaki plazma içine reabsorbe edilirken, istenmeyen maddeler geri emilmez ve idrar oluşumuna katkıda bulunur.
3)Tübüler sekresyon:İstenmeyen maddelerin idrarla atılmasını sağlayan önemli bir mekanizma da sekresyondur. Plazmadaki bazı maddeler tübülleri döşeyen epitel hücrelerince doğrudan tübüler sıvı içine sekrete edilirler.
Glomerüler filtrat tübüllerden geçerken su içeriğinin % 99’u ve solüt içeriğinin değişen miktarları vasküler sisteme emilirken, az sayı ve miktardaki bazı maddeler de tübüller içine sekrete edilir. Bu işlemler sonunda geri kalan tübüler su ve solütler idrarı oluşturur. Diğer bir deyişle idrar çoğunlukla geri emilmeyen ve daha az olarak da sekrete edilen maddelerden oluşur.
RENAL KAN AKIMI VE BASINÇLAR
Yetmiş kilogram ağırlığında erişkin bir insanda her iki böbrekten geçen kan akımı yaklaşık 1200 ml/dakikadır. Kalp debisinin böbreklerden geçen bölümüne renal fraksiyon denir. Erişkin 70 kilogram ağırlığındaki bir erkeğin normal kalp debisi 5600 ml/dakika olduğundan normal renal fraksiyonun yaklaşık % 21 olduğu kolayca hesaplanacaktır. Normal bireylerde bu oran %12 ile 30 arasında değişebilmektedir.
Afferent arteriyolün başında ~100 mm Hg olan kan basıncı glomerül içindeki kapillerlerde ortalama 60 mm Hg’ya düşer. İnsan vücudunda glomerül dışında bulunan kapillerlerde ise basınç ortalama 15-35 mm Hg’dır. Bu değerlerden de anlaşılacağı gibi glomerül içindeki kapiller yapı özelleşmiş bir yapıdır ve bu yataktaki ortalama 60 mm Hg’lık basınç sıvının kolayca filtre olmasını sağlar. Efferent arteriyol içinden peritübüler kapiller sisteme ilerledikçe basınç 20 mm Hg’nın altına düşer; peritübüler kapiller yataktaki bu azalmış basınç plazmanın onkotik basıncından düşük olduğu için tübüli lümenindeki sıvının geri emilimini kolaylaştırır.
GLOMERÜLER FİLTRASYON VE GLOMERÜLER FİLTRAT
Glomerülden Bowman kapsülü içine filtre olan sıvıya glomerüler filtrat adı verilir. Glomerüler kapillerlerin membranları ise glomerüler membran adını alır. Glomerüler membran özelleşmiş bir yapıdır ve başlıca 3 kısımdan oluşur:
1)Kapillerlerin kendisine ait endotel tabakası
2)Bazal membran
3)Bazal membranın dışında yer alan epiteliyal hücreler
Çok katmanlı olmasına karşın glomerüler membranın geçirgenliği olağan bir kapillere göre 100 ile 500 kat fazladır. Kapiller endotel hücreleri arasında fenestrae (pencere) adı verilen binlerce delik yer alır. Bazal membranın diğer tarafında ise epiteliyal hücrelere ait slit por adı verilen aralıklar yer alır. Permeabilitesi (geçirgenliği) fazla olmasına karşın glomerüler membranın seçiciliği molekül büyüklüğüne göre değişmektedir. Bu ilişki Tablo 2’de özetlenmiştir:
Tablo 2.Glomerüler bazal membran geçirgenliği ile molekül ağırlığı arasındaki ilişki
Molekül ağırlığı Geçirgenlik Örnek Madde
5.200 1.00 İnülin
30.000 0.5 Çok küçük protein
69.000 0.005 Albümin
Bu seçiciliğin iki nedeni vardır:
1)Slit porların büyüklüğü
2)Elektriksel yük: Glomerül porlarının bazal membran kısımları kuvvetli negatif yüke sahip kompleks proteoglikanlar içerirler ve dolayısıyla negatif yüklü molekülleri uzaklaştırırlar.
Glomerüler filtratın kompozisyonu:Glomerüler filtratın yapısı pratik açıdan plazma ile aynıdır ama içinde çok az miktarda protein içerir. İçinde eritrosit yoktur; % 0.03 oranında protein içerir ve bu miktar plazmanınkinin 1/240’ı kadardır.
Glomerüler filtrasyon değeri (GFD):Her iki böbreğin tüm nefronlarında birim zamanda üretilen glomerüler filtrat miktarına glomerüler filtrasyon değeri adı verilir. Normal bireyde bu değer yaklaşık 125 ml/dakikadır. Günde üretilen glomerüler filtrat miktarı yaklaşık 150-180 litredir (125 ml/dakika X 1440 dakika) ama % 99’undan fazlası reabsorbe edilir ve geri kalanı idrar olarak atılır.
Filtrasyon fraksiyonu:Plazmanın glomerüler filtrat haline dönüşen kısmıdır. Böbreklerden normal plazma akımı 650 ml/dakika ve normal glomerül filtrasyon değeri 125 ml/dakika olduğundan ortalama filtrasyon fraksiyonu yaklaşık % 18-20’dir.
Glomerül içinde filtrasyonu sağlayan dinamiği oluşturan etkenler:
1)Glomerüler kapillerler içindeki filtrasyon lehindeki hidrostatik basınç
2)Bowman kapsülünün filtrasyona karşı koyan hidrostatik basıncı
3)Filtrasyona engel oluşturan plazma proteinlerinin onkotik basıncı
4)Filtrasyona yardımcı olan Bowman kapsülü içindeki proteinlerin onkotik basıncı (Fizyolojik koşullarda bu basınç sıfıra yakındır)
Normal filtrasyon basıncı yaklaşık 15-25 mm Hg kadardır. Kf olarak gösterilen filtrasyon katsayısı her iki böbrekteki glomerüler filtrasyon değerinin mm civa cinsinden filtrasyon basıncına oranlanması ile bulunur. Başka bir deyişle:
Kf =GFD (Glomerüler filtrasyon değeri) / Filtrasyon basıncı
Glomerüler filtrasyon değerini böbrekler değişen fizyolojik durumlara göre yeniden düzenleyebilirler. GFD, 80-180 mm Hg kan basıncı değerleri arasında kan basıncı değişikliklerinden etkilenmez (Otoregülasyon). Bu otoregülasyonda rol oynayan temel mekanizmalar;
1.Miyojenik:Kan basıncı düşünce afferent arteriyolde vazodilatasyon olur
2.Tübüloglomerüler mekanizma:Kan basıncının düşmesi geçici olarak glomerüler kapiller basınç ve GFD’ni azaltır. Bunun sonucu olarak makula densaya daha az sodyum gelir. Makula densada azalmış sodyum geri emilimi tübüloglomerüler mekanizma ile afferent arteriyolun direncini azaltır; vazodilatasyon olur
3.Renin-anjiotensin sisteminin aktivasyonu:Kan basıncında azalma ve makula densaya gelen sodyumun azalması lokal renin-anjiotensin sistemini aktive eder. Anjiotensin II’nin artması ise efferent arteriyolde vazokonstrüksiyona yol açar.
TÜBÜLER REABSORPSİYON VE SEKRESYON
Tübüllere ulaşan glomerüler filtrat sırasıyla: 1) Proksimal tübül 2) Henle kulpu 3)Distal tübül 4) Kortikal toplayıcı kanallar ve 5) Pelvise ulaşan toplayıcı kanallar içinde ilerler. Bu ilerleyiş sırasında çeşitli maddeler ve su tübüler epitel tarafından selektif olarak geri emilir veya sekrete edilir ve pelvise ulaşan sıvı bu işlemler sonucu idrar haline gelir. Glomerüler filtrattaki suyun yaklaşık % 99’u geri emilir. İdrarın oluşumunda geri emilim sekresyondan çok daha önemli bir rol oynar. Ancak sekresyon özellikle potasyum ve hidrojen iyonlarının atılımı açısından çok önemlidir.
Tübül epitelinin membranında meydana gelen madde taşınması başlıca iki mekanizma ile gerçekleşir:
1)Aktif transport (Primer ve sekonder aktif transport olarak ikiye ayrılır)
2)Pasif transport.
Primer aktif transportta bir voltaj gradientine karşı ATP kaynaklı enerji kullanılarak madde transportu sağlanır. Sodyum iyonu başlıca bu mekanizma ile taşınır. Sekonder aktif transportta ise yüksek fosfat bağlı enerji kullanılmaz ama sodyum iyonunun hücre içine girmesi birçok transport proteini ve mekanizmasını harekete geçirir. Glukoz ve amino asitler de bu yolla taşınır. Sodyum iyonunun hücre içine girmesi ile bazı maddelerin (Örn. Hidrojen) hücre dışına yani tübüler lümene atılmasını sağlayan sekonder aktif transporta da counter-transport adı verilir.
Farklı tübüler sistemleri döşeyen tübül epitelinin yapısı ve emilim kapasitesi birbirinden farklıdır ve bu segmentler değişik transport işlevlerini üstlenecek biçimde özelleşmişlerdir. Örneğin distal tübülün son kısımları ve toplayıcı kanallar diğer segmentlerden önemli bir farklılık gösterirler: antidiüretik hormonun varlığında suya geçirgendirler ama bu hormonun etkisi izlenmiyorsa suya geçirgenliklerini yitirirler. Bu son özellik böbreklerin ekstrasellüler sıvının ozmolalitesini ve sodyum konsatrasyonunu ayarlaması açısından çok önemlidir.
İdrarın konsantre edilmesini sağlayan zıt akımlar, zıt akımlar arasındaki permeabilite farkı ve enerji kaynağı Henle kulpunda mevcuttur. Henle kulpu inen kolu suya geçirgen olup sodyuma geçirgen değildir. Henle kulpu çıkan kolu ise suya geçirgen olmayıp sodyuma geçirgendir. Henle kulpu çıkan kalın parçasında NaCl aktif olarak geri emilir ve medüller tonisiteyi artırır. İdrarın konsantre edilmesinde görev alan en önemli mekanizmalardan birisi de medüller hipertonisitedir. Kortekste 300 mOsm/kg ozmolalitesinde olan glomerüler filtrat medüllaya ulaştığında ozmolalitesi 1200 mOsm/kg’a ulaşmıştır. İdrarın maksimum konsantrasyonu 1200 mOsm/kg’dır. Medüller hiperozmolaliteye üre ve sodyumun katkısı eşittir.
Glomerüler filtrata günde yaklaşık 30-60 gram üre geçer ve bunun yaklaşık yarısı proksimal tübüliden geri emilir. Henle kulpunda ise interstisiyumdan lümene toplayıcı kanallardan gelen üre salgılanır ve lümendeki üre miktarı glomerüler filtrattaki üre miktarını geçer. Toplayıcı kanallara gelen günlük üre miktarı yaklaşık 35-65 gramdır. Toplayıcı kanallarda bu ürenin yaklaşık 15-35 gramı geri emilir ve Henle kulpunda lümene salgılanır; böylece kısır bir döngü meydana gelir. Toplayıcı kanallarda üre geri emilimini etkileyen 2 önemli faktör antidiüretik hormon (ADH) varlığı ve su diürezidir. İdrarla atılan günlük üre miktarı yaklaşık 20-30 gramdır.
İdrarın dilue edilmesinde (seyreltilmesinde) nefronun birinci derecede sorumlu kısmı distal kıvrımlı tübüldür. Bu bölgede sodyum geri emilimini etkileyen faktörler idrarın dilue edilmesini bozabilirler.
Özet olarak afferent arteriyol ile glomerüle gelen kan bu bölgenin özelleşmiş kapiller sistemi aracılığı ile filtre olarak Bowman kapsülüne geçer. Bowman kapsülündeki glomerüler filtrat protein dışında hemen hemen plazma ile aynıdır. Bowman kapsülüne geçen sıvı sırasıyla proksimal tübüli, Henle kulpu, distal tübüli, toplayıcı kanallara geçer. Nefronun bu kesimlerinde bazı maddeler tübüli tarafından geri emilirken, bazıları tübüli lümenine salgılanır ve toplayıcı kanallarda idrar oluşur. Oluşan idrar sırasıyla küçük kaliks, büyük kaliks ve pelvise geçer; üreterler aracılığı ile mesaneye ulaşır.
SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR/KAVRAMLAR
Böbrek yetmezliği:Böbreğin başta süzmeolmak üzere tüm görevlerinde geçici veya kalıcı aksama olmasıdır.
Akut böbrek hasarı:Süzme başta olmak üzere böbrek fonksiyonlarında saatler veya birkaç gün içinde bozulmanın yol açtığı üre ve kreatinin gibi artık ürünlerin birikmesidir.
Kronik böbrek hastalığı:Böbreğin uzun süreli yapısal ve/veya fonksiyonel bozukluğu.
Kreatinin yüksekliği:Pratik olarak glomerüler filtrasyon değerini yansıtır, böbreğin süzme fonksiyonun azalması.
Son dönem böbrek yetmezliği:Glomerüler filtrasyon değerinin 15 ml/dakikanın altına inmesi, diyaliz veya böbrek nakli gündeme gelir.
Glomerüler hastalıklar:Nefronda ağırlıklı olarak glomerülde problem vardır, hastalığın ilerlemesi ile tubüllerde de hasar oluşur.
Renal tubüler hastalıklar:Nefronda ağırlıklı olarak tubüllerde problem vardır, hastalığın ilerlemesi ile glomerüllerde de hasar oluşur.
Akut tubüler nekroz:Tubüli hücrelerinin nekrozudur, akut böbrek hasarının en sık nedenidir. Büyük olasılıkla iyileşir.
Nefrotik sendrom:Hipoalbüminemi, günde 3-3.5 gramdan fazla proteinüri, ödem ve hiperlipidemi ile karakterize glomerüler hastalık.
Nefritik sendrom:Hematüri, proteinüri (çoğu kez günde 3 gramdan az), ödem, hipertansiyon ve oligüri ile karakterize glomerüler hastalık.
Asemptomatik idrar anormallikleri:Hiçbir yakınması olmayan hastada tesadüfen idrarda protein, eritrosit, lökosit… saptanması.
Ödem:Vücutta sıvı birikmesidir.
Sıvı-elektrolit metabolizması bozuklukları:Sıvı-elektrolit metabolizmasında son düzenlemeyi böbrekler yapar, karışık görünür, öğrenmeden mezun olmak yok (Temel Sıvı Elektrolit kitabına ulaşmak için tıklayın).
Asit-baz metabolizması bozuklukları:Asit-baz metabolizmasında son düzenlemeyi böbrekler yapar, karışık görünür, öğrenmeden mezun olmak yok (Temel Sıvı Elektrolit kitabına ulaşmak için tıklayın).
Hipertansiyon:Kan basıncının yüksek olması, böbrek hastalığına bağlı olabileceği gibi böbrek hastalığına da neden olur.
Hipertansif kriz:Genellikle şiddetli ama bazen orta şiddetteki kan basıncı yükseklikleri sırasında gelişen kinik bir durumudur: acil ve aceleolmak üzere ikiye ayrılır.
Sekonder hipertansiyon:Hipertansiyonun bilinen bir hastalığa bağlı ortaya çıkması. En sık nedeni böbrek hastalıklarıdır.
Primer hipertansiyon:Hipertansiyona yol açan bir hastalığın saptanamaması. Tüm hastaların yaklaşık %90-95’i bu gruba girer.
Renovasküler hipertansiyon:Böbrek atardamarında daralmaya bağlı hipertansiyon.
Vasküler böbrek hastalıkları:Böbrek arter veya venlerinde tıkanma, pıhtı, daralma olması.
Obstrüktif üropati:İdrar yollarında tıkanma herhangi bir seviyede olabilir. İdrar yollarında tıkanmanın en sık nedenleri taş hastalığı, erkeklerde prostat hastalıkları ve kadınlarda jinekolojik kanserlerdir.
İdrar yolu infeksiyonu:İdrar yollarının mikrobik hastalığıdır ve alt/üst idrar yolu infeksiyonu olmak üzere ikiye ayrılır.
Piyelonefrit:Böbreğin mikrobik iltihabi hastalığıdır, diğer ismi üst idrar yolu infeksiyonudur.
Sistit: İdrar kesesinin mikroplara bağlı iltihabi hastalıklarıdır.
Sistemik hastalıklarda böbrek tutulumu:Akut veya kronik birçok hastalıkta böbrekler etkilenebilir. Böbrek problemi birçok hastalığın tedavi seçeneklerini değiştirebilir/sınırlandırabilir ve prognozunu kötüleştirebilir.
Diyabetik nefropati:Şeker hastalarında görülen böbrek sorunlarını tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Günümüzde diyaliz hastalarında en sık nedendir.
Taş hastalığı: Böbrek kanalları ve idrar yollarında taş olmasıdır.
Nefrokalsinozis:Böbreğin içinde kalsiyumun artmasıdır.
Böbrek tümörleri: Böbrekte bulunan iyi huylu veya kötü huylu kitlelerdir.
Gebelik ve böbrek hastalıkları: Mevcut olan böbrek hastalıkları gebelik sırasında şiddetlenebilir, hastalar gebeliğe iyi hazırlanmazlarsa ciddi sorunlarla karşılaşılabilir. Preeklamsiye bağlı böbrek sorunları görülebilir.
Kistik böbrek hastalığı:Böbrekte içi sıvı dolu keseciklerin olmasıdır.
Otozomal dominant polikistik böbrek hastalığı:Kalıtsal geçiş gösteren, başta böbrek olmak üzere birçok organda kist oluşumuna neden olan bir hastalıktır. Otozomal dominant geçiş gösterir.
Hepatorenal sendrom:Karaciğer hastalığı sonucu gelişen böbrek yetmezliği, karaciğer sorunu geçerse düzelmesi beklenir.
Kardiyorenal sendromlar:Kalp ve böbrek hastalıklarının birlikte olması sık karşılaşılan bir durumdur. Böbrek hastalığının kalp fonksiyonlarını bozması veya kalp yetmezliğinin böbrek fonksiyonlarını etkilemesi sonucu kalp ve böbrek hastalıkları birlikte olabilir.
Ailevi Akdeniz ateşi:Ülkemizde sık görülen hastalığın en büyük özelliği tekrarlayan karın, eklem ağrısı ve ateşlerdir. 24-48 saat süren ataklar halinde seyreder. Böbrekler için en büyük tehlike amiloidoza yol açarak böbrek yetmezliğine yol açmasıdır. Kalıtımla geçen bir hastalıktır. Tedavisi vardır. Düzenli ilaç kullanan hastalarda ailevi Akdeniz ateşine bağlı böbrek yetmezliği pratik olarak görülmez.
Amiloidoz:Amiloid fibrillerinin böbrekler dahil vücudun değişik organlarında birikmesi durumudur.
Kalıtsal böbrek hastalıkları: Polikistik böbrek hastalığı ve ailevi Akdeniz ateşi dışında da böbreği etkileyen kalıtsal hastalıklar vardır ama bunlar nadirdir. Özellikle kardeşlerinde veya yakın akrabalarında sık böbrek hastalığı olanlarda kalıtsal böbrek hastalıkları araştırılmalıdır.
Böbreklerin doğumsal anomalileri: Böbreklerin doğuştan yapısal problemleri (böbrek anomalileri), şekil bozuklukları çoğu kez tesadüfen saptanır ve hastada tedirginlik yaratır. Böbreklerin şekillerinin anormal olmasına rağmen görevlerinde aksama olmayabilir.
Böbrek hastalarında ilaç kullanımı: Böbrek fonksiyonlarının bozulması ilaçların vücutta kalma sürelerini, yıkılmalarını, etkinliklerini etkileyerek tedavinin etkisiz kalmasına da yan etki oluşmasına da neden olabilir bu nedenle ilaçlar bilinçli ve doktora danışarak kullanılmalıdır. İlaç kutusundan çıkan ilaçla ilgili bilgi veren prospektüslerin çoğunda da böbrek hastaları kullanmamalıdır veya dikkatli kullanmalıdır ifadesi yer alır. Bunun en önemli nedeni ilaç firmalarının böbrek hastalarında çalışma yapmak yerine ilacın böbrek hastalarında yan etkisi beklenmese bile ilacı böbrek hastaları kullanmamalıdır veya dikkatli kullanmalıdır diyerek risk almamalarıdır. Doğru ve bilinçli olmak şartı ile böbrek hastaları ilaçların çoğunu kullanabilirler.
Toksik nefropatiler:Birçok madde/ilaç böbrekte hasara neden olabilir.
Bitkisel ürünler ve böbrek: Böbrekler birçok nedenle ilaçlar gibi bitkisel ürünlere bağlı yan etkilere açıktırlar.
Kanser ve böbrek:Son yıllarda kanser hastalarında böbrek sorunları ile daha sık karşılaşılmaktadırlar. Bunun başlıca nedenleri birçok kanser türünde yaşam süresinin uzaması, yeni kanser ilaçlarının ortaya çıkması ve kanser bilincinin toplumda giderek yaygınlaşmasıdır.
Yaşlılık ve böbrek:Hem yapısal hem fonksiyonel bozukluklar olur. Böbrekteki değişiklikler 40’lı yaşlardan başlar, 50-60’lı yaşlarda hızlanır.
Empati:Kendini başkasının yerine koyma. Hekimlikte empati çok önemlidir, hastanın ne düşündüğünü/hissettiğini anlamaya çalışmamız gerekir. Bu nedenle hastalara yönelik yazılmış kitaplar çok önemlidir. Hasta Böbrekler kitabımı öneririm, ulaşmak için tıklayın.
İnternet ve hasta eğitimi:Hastaların çoğu internetten doğru/yanlış birçok bilgi edinirler. Hem hastaların ne okuduklarını öğrenmek hem de onları doğru kaynaklara yöneltmek gerekir. Bunu yapabilmek için ise çok okumak gerekir. Hekimlik bir yaşam tarzıdır.
ARAŞTIRMA ÖNERİLERİ
1.Böbrek hastalığı/böbrek yetmezliği farkı
2.Nefroloji ve Üroloji ilgilendiği alanlar hastalıklar
KAYNAKLAR
1.Comprehensive Clinical Nephrolog. Feehally J, Floege J, Tonelli M, Johnson RJ (eds). Elsevier Limited, China 2019.
2.Nefroloji El Kitabı. Akpolat T, Utaş C, Süleymanlar G (editörler). Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, 2007.
3.www.uptodate.com
Online Nefroloji Kitabının diğer konularına ulaşmak için tıklayın.
Öğrenciler ve konuya ilgi duyan yardımcı sağlık personeli için önerdiğim diğer kaynaklara ulaşmak için tıklayın.
Doktorlar için önerdiğim diğer kaynaklara ulaşmak için tıklayın.
Öğrencilere özel not: Hasta hekim ilişkisinde empati çok önemlidir. Empati hastanın ne yaşadığını hissederek başlar. Böbrek hastalıklarını hasta gözüyle öğrenmek için sizlere Hasta Böbrekler kitabımı öneririm. Kitaba ulaşmak için tıklayın.
Diğer kitaplarıma geçmek için tıklayın.
Web sayfamdaki diğer bölümlere ulaşmak için tıklayın.
NOT:
Bu sayfa öğrenciler, doktorlar ve konuya ilgi duyan sağlık personeli içindir.
Burada okuduklarınız genel bilgilerdir, her hastanın tedavisi farklıdır, HASTALIK YOKTUR HASTA VARDIR
Her türlü yayın hakkı saklıdır©
Bilimsel amaçlarla kaynak göstererek alıntı yapılabilir
Daha ayrıntılı bilgi için: www.tekinakpolat.com